Reklam

Türk dizilerindeki klişeler


                    DİZİ KLİŞELERİ


 Diziler tekrarlayan senaryolarıyla bazen sıkıcı hale gelebiliyor. İnsanlar farklı diziler, farklı senaryolar aradıkça sürekli önümüze sürdükleri kavuşamayan çiftler veya şiddet uygulayan kötü karakterler çoğu insanları dizi izlemekten uzaklaştırdı.

 Şimdi sizlere çoğumuzun görmekten bıktığı dizilerdeki klişeleri sıralayacağım.


Çarpışmak


Evet dizilerde en çok rastladığımız klişe sanırım çarpışmak olacaktır. Başrol kız ve erkek birbirini tanımaz. Genellikle ilk karşılaşmaları okulda veya iş yerinde çarpışmayla olur. Muhakkak ellerinde kağıtlar olur ve onlar yere savrulur. Genellikle oyuncuların kağıtları birbirleri ile karışır. Ha bavulları karışanlar da var onlara hiç gelmiyorum bile...


Zengin Erkek Fakir Kız


Buradaki zengin oğlan genelde ceo olur. Ve başrol kız bu iş yerinde çalışmaya başlar. Sonrasını tahmin etmişsinizdir. Birbirlerine aşık olurlar. Klasik yaz dizisi klişesi...

Taksiler


Beni en çok güldüren klişelerden biridir bu. Oyuncunun en ihtiyacı olduğu sırada bir anda boş bir taksi gelir. Bir kerede dolmuş geçsin veya otobüs... Taksi klişesinden çıksınlar değil mi? Bir de unutmadan, yolcu nereye gideceğini söylemeden gidilecek yere giden şoförler var tabii...

Gazete Manşetleri


Gazetelerde dizideki oyuncuların baş sayfada haber olma klişesi... Oldukça komik. Çünkü baş sayfada yer almak için önemli kişi veya çok önemli bir olayın olması gerekiyor.

Aşermek


Hamile kadının aşermesi. Genellikle bu aşerme televizyonda görülen bir yiyecek olur ve kocası istediğini alır. Bazen istediğini bulamaz. Bulana kadar uğraşır. Uzun ve yorucu bir klişe.

Düşmek


Oyuncuların sürekli bir yerlerden düşmesi. Merdiven, tabure, sandalye... Bu düşme öyle bir hal alıyor ki yolda yürürken bile düşüyorlar. Bazen yaralanıyorlar, bazen de onları tutan oluyor.

Sakarlık


Başrol kızın sakar oluşu... Sürekli bir şeyleri devirir, kırar ya da sevimli olmaya çalışır. Bu konuda uzadıkça izleyiciyi sıkıyor.

Maske


Bir dizide maske yapıldıysa muhakkak o maskeden korkan biri vardır. Senaristlerin vazgeçemediği komedi unsuru...

Hastane


Genelde bir dizide oyunculardan biri rahatsızlanır ve hastaneye gidilir. Bazen bölümler boyu hastanede kalınır.
Birinin rahatsızlandığı haberini alan kişi "Hangi hastane?" demeden koşa koşa o hastaneye gider.

Masada duran ama içilmeyen çay

Çay söylenir ama masada öylece durur. O çay içilmez.


Kaza


Sezon finallerin olmazsa olmazı...

İzlenen Kanal


Dizilerde sadece o dizinin yayınlandığı kanal izlenir.

Karşılaşamamak


Birbirleriyle bağı olan kişilerin bir türlü karşılaşamamaları veya aranan kişinin bölümler boyu bulunmaması.

Tahlil Sonuçlarının Karışması


Aslında sapasağlam olan karakter, tahlil sonuçlarının karışması sonucunda kendini hasta zanneder.

Kapı Dinlemek


Kapı dinlemek en çok rastladığımız dizi klişelerinden biri. Genellikle hakkında bahsedilen kişi kapıyı dinler ve çoğunlukla denileni yanlış anlar, asıl söylenmek istenen son cümlededir. Ama oyuncu o cümleyi dinlemeden gitmiştir.

Araya Giren Şarkı Eşliğinde Hatırlanan Geçmiş


2,5 saati doldurmak için araya eklenen geçmiş; insanlara aynı sahneyi tekrar tekrar izletip, görmekten bıktıran, zaman zaman replikleri ezberleten can sıkıcı bir klişedir.

Sinsi Eski Sevgili


Genelde sinsi olurlar. Kendisini sevmeyen esas oğlanın peşine düşüp, konuştuğu kızla arasını bozmaya çalışırlar. Bunların işi ortalığı karıştırmak, iki sevgiliyi ayırmaktır. Genellikle amaçlarına ulaşırlar. Ama sinsi kızın bu mutluluğu pek uzun sürmez. Esas oğlan ve esas kızın birbirlerine attıkları trip, yaklaşık 10 bölüm sonra son bulur.

Bir Türlü Açıklanamayan Gerçekler


Bu genellikle her dizide olan, insanları çıldırtan, sinir krizi geçirten bir klişedir. Açıklanacak gibi olur, araya reklam girer. Reklam biter, açıklanmaz. Bölüm sonu gelir; açıklanacakmış izlenimi verilir ama o gerçek, sezon finaline saklanıyordur.

"Öndeki Arabayı Takip Et"


Aksiyon dizilerinin vazgeçilmez repliği.

Kurşunun Önüne Atlayanlar


Kendini siper eder. Ve bölüm sonu...

Saatlerce Süren Bakışmalar


Bakışma, bakışma, bakışma... Bir insan bir insana en uzun ne kadar sürede bakar? Bunu dizilerde görebilirsiniz.




Devam edecek olursak;


- Ses ve görüntü kaydı yapmak

- Aşiret

- Dağ evi

- Bebeklerin karışması

- "Kim olsa aynı şeyi yapardı" repliği

- İletişim kuramamak

- Oyuncuların zaman zaman şarkı söylemesi

- Fakirlerin bir anda zengin olması

- Entrikalar

- Mafyalar

- Tefeciden para almak

- "Bırak kolumu canımı acıtıyorsun" repliği

- Oyuncunun yıllardır anne-baba bildiği insanların gerçek ailesi olmadığını öğrenmesi

- Kavgalar

- Karakol

- Hapishane

- Kovalamaca sırasında dökülen manav arabası

- Patron-Çalışan aşkı

- Başrol olan fakir kızın her gün farklı kıyafet giymesi

- İntikam

- 30 yaşındakilerin lise karakterini canlandırması

- Dizi isimlerinde genelde kullanılan "aşk" sözcüğü

- Lüks evler

- Komik dizilerdeki alkış efekti

- Kolejlerde zengin öğrencilerin burslu öğrencileri aşağılaması

- Fidye istemek için adam kaçırmak

- Tartışma ile başlayan aşk

- Ben senin o bildiğin kızlardan değilim repliği

- Zenginlerin evde sürekli abiyeyle ve makyajla dolanması

- Yaralanan kişinin nadir bulunan kan grubuna sahip olması

- Tehditler

- Sinirlenince kırılan eşyalar

Vb. gibi daha bir çok klişeyi ekleyebiliriz.

  Bu klişeler çoğunlukla can sıkıcı... Senaryoların çoğu birbirinin aynısı.

  Dikkat ettiniz mi? Genelde diziler aşk, şiddet, dram üzerine kurulu. Senaristler neden sadece belli kalıplar üzerinden bu sektörü yönetmeye çalışıyorlar?

  İnsanlar artık dizi izlemiyorlar sebebi ise sürekli bir döngü halinde olan senaryolar. Bakalım bugün başrol kız nasıl bir sakarlık yaptı? Başrol oğlan ile birbirlerini yine yanlış anladılar. Kavga ettiler, barıştılar. Tekrar kavga ettiler, yine barıştılar. Uzun süren bir döngü...

  Bir de şiddet kısmı var. En can sıkıcı kısımlardan biri. Dizilerde görülen şiddetler dudak uçuklatacak cinsten. İzlerken yürek kaldıramıyor. Bu konuda beni en çok üzen durum ise bu dizilerin reytinglerde birinci olmaları. Böyle dizilerin yayından kalkması, tepki gösterilmesi gerekirken birinci olması çok üzücü bir durum...

  Biz izleyiciler olarak böyle dizilere dur demeli şiddetin gözümüze gözümüze sokulmasına artık bir son vermeliyiz. Küçücük çocukların o dizileri izleyerek kötü karakterleri örnek alabileceğini unutmamalı, hele de çocukların yanında asla o tip dizileri açmamalıyız. Unutmamalıyız ki eğitim ailede başlar ve çocuklar gördükleri, izledikleri kişileri örnek almaya başlarlar.

  Şiddet, sürekli dizilerde gösterilen klişe haline getirilen bir konu olmamalı, farkındalık için bile kaleme alınsa küçük çocukların elinde kumandaların olduğunu unutmamalıyız.

  Dizilerde çok karşılaştığımız bir diğer konu ise dram... Bu dizilerde de aşk dizilerinin aksine bir saat bakışma değil 1 saat ağlama sahnesi karşımıza çıkar. Bu diziler genellikle okulların açılması ile başlar, kapanması ile sona erer. Aşk dizilerinde de durum tam tersi. Onlar okulun kapanması ile başlayıp okulun açılmasıyla genellikle son buluyorlar. Arada tutan aşk dizileri de var onlarda biraz itikleyerek bir dahaki yaz dönemini görüyor tabii...

  Peki ya 1000 bölüme ulaşmış günlük diziler? Hep birbirinin tekrarı, hep aynı konular...

  Klasik diyaloglar, klişeleşmiş senaryolar... Sırf iki buçuk saati doldurmak adına geçen bir saat bakışma ve ağlama sahnesiyle dizi sektörü gelişmez. Seyirciler konuların sıkıcılığından bıkar, zaman sonra dizi tutkunları bile dizi izleyemez.

  İki buçuk saat, çoğunluğu bakışma, yineleme, hatırlama ve ağlamadan oluşan diziler yerine; bir saat de olsa klişelerden uzak, kaliteli diziler yapılsa hem oyuncular, hem yazar, hem de seyirciler; sıkıcılıktan uzak, hoş ve eğlenceli vakit geçirir. Senaristler konu üretebilir, belki dizi sektöründe dünya çapında ismini duyuran bir millet haline gelebiliriz.

Kaliteli ve özgün içerikler üretebilen bireyler olabilmek ümidiyle...
Sağlıkla kalın..

Yorum Gönder

0 Yorumlar